27 Ocak 2015 Salı

Başka Kimse Yok mu?

Kimse yok mu?
Seni kurtaracağım ama bazı şartlarım var;
Beş vakit namazını kılacaksın,
Orucunu tutacaksın,
İçki içmeyeceksin,
Kahveye gitmeyeceksin..
....
Başka kimse yok mu?..

:D

19 Ocak 2015 Pazartesi

WOP Group Hosting Maceram

Hemen her mesajlarında Avrupa kalitesinde olduklarını ve %95 müşteri memnuniyetiyle çalıştıklarını iddia eden Wop-Group firmasıyla neler yaşadım anlatayım siz de değerlendirmeyi yapın.

Mevcut hosting şirketimle cpu tüketimi başta olmak üzere bir çok sorun yaşayınca yeni bir hosting arayışına girdim ve %100 CPU izni veren Wop-Group’u da bu aşamada buldum. Canlı destekten konuştuk herşey çok güzel ve [B]13.01.2015[/B] tarihinde paketi aldım.
XL paketlerini aldım fiyatı indirim v.s. 92 TL/yıl ve 1 adet domain hediye. Ayrıca 55 TL üzeri alımlarda site taşıma ücretsiz..

Bu noktada sıkıntılar başladı, örnek olarak; 15.01.2015 saat 08:55 de taşımaya ilişkin istedikleri bazı bilgileri ulaştırdım, geçen 24 saatte dönüş olmayınca 16.01.2015 saat 08:42 de bu kadar geç gelen cevaplar v.s. memnun kalmayacağımı düşünerek, taşıma istemediğimi belirttim ve başka bir bildirim açıp oradan da para iadesi talebinde bulundum.
16.01.2015 saat 10:43 te taşıma işleminin dün (15.01.2015) saat 15:32 de gerçekleştiğine dair bir mesaj geldi. Bu bilginin bana neden verilmediğini sormam üzerine ise gelen cevap;
Sitenizin taşınacağı belliydi özel bildirim sağlamıyoruz ayrıca cevap olarakda max. 30 dakkika içerisinde hafta içi hergün saat 10:00 ve 20:00 arası destek sağlamaktayız.
7/24/365 gün içerisinde destek istiyorsanız premium destek hizmetimizden faydalana bilirsiniz.

Para iade talebimde reddedildi bu arada, iade için gelen cevap;
Paketiniz içinde domain aldınız domain iptal edilmez. Siteniz dün saat 15:32 de taşınmıştır.
Sipariş esnasında okumuş ve onaylamış olduğunuz hizmet sözleşmesinde iade şartları yazılmıştır. İade WOP Group tarafından oluşan sorunlar için geçerlidir. Örneğin sunucuya erişim sağlamamak veya php myadmin çalışmaması durumunda iade edilir.

18 Ocak 2013 Cuma

Harika Bir Gün / Umut Sarıkaya

Hiç unutamadığım bir anım yok galiba benim. Günlerce düşündüm. Ama yok. Yirmi dokuz oldum nerdeyse, geriye dönü baktığımda farkettiğim tek şey, zerre badire atlatmadan bu günlere kadar geldim sizin anlayacağınız. Bi kere kahvaltıdan sonra “dur lan kaç zeytin yemişim bi sayiim” diye düşünüp saymıştım da tamı tamına 22 tane zeytin çekirdeği saymıştım. İşte başımdan geçenlerin ilginçlik seviyesi bu kadar… Sanırım size ne kadar ilginç bir adam olup olmadığım hakkında bir bilgi vermiştir bu unutulmaz anım.

İşte bi şekilde gelebildik bu yaşa kadar, bu heyecan seviyesinde. Yanlış anlamayın sevgili okurlarım katiyen şikayetçi değilim bu durumdan. “Bi 60 yıl daha böyle yaşamaya var mısın Umut?” diye sorsanız size o meşhur gülümsememle gülümser ve “varım” derim. Eğer bir vilayet olsaydım kesin Bilecik olurdum. Lütfen dikkat edin “Türkiye’deki iller arasından” demiyorum, dünya üzerindeki şehirler arasında Bilecik olurdum. Dünyada Bilecik ne ifade ediyorsa ben de insanlara onu ifade ederek bir 60yıl daha yaşamak istiyorum. Çok şey mi istiyorum?

Şimdi bazı okurlarımız “vay çakaaaaaaalll, hiç ilginç değilim diyerek ilginçliğin şahbazı olmaya çalışmak ha?” diye hınzırca güleceklerdir. Böyle düşünen okurlarımız lütfen kimseyi kendi gibi sanmasın. Katiyen aklıma gelmeyen bi şey bu. Ben burada samimi duyhularımı anlatıyorum arkadaşım. Şu köşede şimdiye kadar hiç okuruma yalan söylemedim ben, şimdiye kadar hiç yalan konuşmadım bundan sonra da konuşacak değilim.

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Bir İnsanı Unutmak Zorunda Kaldınmı Hiç?

Hiç, bir insanı unutmak,
bir insandan vazgeçmek,
bir insanı hayatından sonsuza kad...ar çıkartmak zorunda
kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi,
...hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,
her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip
ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.
Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek,
ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana,
ne kadar katlanılmaz bir gerçek değil mi
sen hala bu kadar sevgili iken?
Özlemek,
bu kadar özlemek,
etini kemiğini yakarcasına özlemek…
çok kötü değil mi?
Bu kadar özleyip onu görememek,
ona dokunamamak,
onu işitememek,
artik sonunun “Pi” hali değil mi? Biliyorsun değil mi?
Ne kadar umutsuz bir arayıştır o,
kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak
belki bir kez daha görebilmek için o yüzü,
belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek,
belki şu an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek,
belki şu an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak,
ne zordur değil mi?
Ne kadar eritir insanı farketmeden.
Sen de biliyorsun değil mi bunları?
Bir sinema koltuğunda sen de iki kişi gibi oturdun mu hiç?
Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına?
Güzel bir kafe keşfettiğinde,
güzel bir film seyrettiğinde,
güzel bir şarkı dinlediğinde,
güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi
paylaşamadığın için onunla.
Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada?
Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?
Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün
oldu mu hiç?
Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan
nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?
Gözünün içine baka baka kolunu, bacağını kesen bir insanın yüzüne
sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar
oldu mu hiç?
Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine
aşk şiirleri yazabildin mi?
Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara
feda oldun mu hiç?
İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin,
özlemini,
susuzluğunu,
açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?
Kanayan yarasını gördüğün,
ama merhem olamadığın zamanlar.
Gücünün,
hani o tanrısal gücünün,
bir çocuğun ağlamasını susturamayacak kadar olduğunu
gördüğün zamanlar
oldu mu hiç?
Hiiiiiiiç…
Hiiç…
hiç…
bir hiç…

Can Dündar